Galatasaray, Spor Toto Muhteşem Lig’in 13’üncü haftasında Beşiktaş’la karşı karşıya geldi. Heyecan dolu karşılaşma sarı-kırmızılıların 2-1’lik galibiyetiyle tamamlandı. Beşiktaş’ın dev derbiden puansız ayrılmasını spor muharrirleri kıymetlendirdi. Usta kalem, Beşiktaş’ıntecrübeli futbolcusu hakkında çarpıcı tabirler kullandı.
İşte Galatasaray – Beşiktaş derbisi sonrası yapılan değerlendirmeler…
SAVRUK OYUN BURUK’A İŞLEMEDİ / ATTİLA GÖKÇE
Garip bir derbi izledik. Okan Buruk idaresinde bir türlü istediği oyunu ve golleri çıkaramayan Galatasaray, dün hem de Beşiktaş üzere ezeli rakibi karşısında hem istediği oyunu oynadı hem de beklediği golleri attı. Haftalardan beri özel omurundaki badireler nedeniyle performansı da tartışılan İcardi ise günün golcüsü oldu.
Beşiktaş’ı izlerken garip durumlara şahit olduk. En değerlisi, oyuncuların birden fazla panik halindeydi. Kontrolsuzdular. Topla buluşmalarında pas öncelikli değillerdi. Savurup uzağa vuruyorlardı. Savruk oyunda topu çarçabuk ve basitçe kornere atıyorlardı. Maç boyunca bir pas zinciri oluşturamadılar. Üst üste üç pas yaptıklarını hatırlamıyorum. Evet, hepsi de yeterli niyetliydi lakin, hayatın her alanında olduğu üzere uygun niyet futbolda da yetmiyordu.
Şenol Güneş’in gelir gelmez ayağının tozuyla 5 gollü Ümraniye galibiyetinden umutlananlar, Hoca’nın olumlu gücüyle bu maçta da çok fazla beklenti içine girdiler. Ne var ki Beşiktaş güya hocası ile hiç çalışmamış üzere hem ferdi, hem de ekipçe berbat bir oyun sergiledi. Hayal kırıklığı yaratan tablolara şahit olduk. Ne savunmada yerleşim alışkanlığı, ne orta alanda baskın ve yaratıcı atılımlar, ne de forvette yardımlaşmalı akla yatkın planlanmış atak kurguları izleyebildik. Tam da bu satırları yazarken, Cenk Tosun’un uzaktan isyan edercesine şutladığı topu Muslera’nın zahmetle kornere attığını gördük… Peş peşe iki kornerden de yararlanamadı Beşiktaş. Beşiktaş’ın en golcü oyuncusu Weghorst da vasat altı günündeydi. Cenk’in şutundan sonra o da bir atılım (!) yaptı ancak, Galatasaraylı savunmacının baskısı altında lakin dışarı vurabildi.
Şenol Hoca’nın maçı sakin bir duruşla izlediğini söyleyelim. Sanırım oyuna güç katmak yerine ders çıkardığı hususları sıraya koyuyordu. Rosier, Umut ve NKoudou’nun çıkışları zaaf yarattı. Son on dakikada Beşiktaş kornerler kazandı fakat beraberlik aradığı golü atamadı. Bilakis “ailece” hamle ve gol arayışına kendilerini kaptırdıkları dakikalarda Galatasaray’ın savunmada kazandığı toplarla süratli geçiş fırsatları yakaladığını da not etmeliyiz.
Okan Hoca’ya da bakalım. Dördüncü dakikada Weghorst – Nelsson temasında dördüncü hakemin yanından öfkeyle “sarı kart” beklediğini işaret etti… Meğer Halil Umut Meler faul de vermemiş taç atışına hükmetmişti.
Beşiktaş açısından İsmael Güneş değişikliğinden sonra kadronun eksik ve yetersiz yanlarıyla bu maçı kazanması beklenemezdi. Lakin Galatasaray açısından hem Okan Hoca’yı hem de yerli-yabancı tüm oyuncuları rahatlatan özgüven kazandıran oyun ve sonuç ortaya kondu. Nelsson, Oliveira, Mertens Rashica çok başarılıydı. Kadronun tümü kaliteli bir çaba sergiledi. Hasılı Cim Bom hak etti.
ICARDI’Yİ BOŞ BIRAKMANIN BEDELİ / BİLAL MEŞE
Derbilerin havası da, suyu da farklı oluyor, heyacan bir tık üst çıkıyor. Bu tip derbilerde skor tabelası üzerine öngörüde bulunmak için falcı olmak gerekiyor.
Baskıyı yaparsanız, rakibinizi alanından çıkarmazsınız, golü de bulursunuz. Gelin görün ki, bu oyunda meskendeki hesap çarşıya pek uymaz!
Şöyle Galatasaray – Beşiktaş derbisinin birinci yarısını gelin bir kantara koyalım daima bir arada, ismine yakışır bir derbi oldu mu sizce?
Galatasaray baskılı başladı, Beşiktaş ise oyunu denetim edip, rakibini yorma hesapları içindeydi, ne var ki bunun çok uzağındaydı! Kartal’da aksayan dişlilerin fazlalığı da bunda en büyük faktördü. Örneğin Rosier, geçmişini mumla aratıyor, sakatlandı çıktı. Souza’nın varlığı – yokluğu tarşılır. Kaldı ki Kartal’ın sol kanatta bir uçağı var, Nkoudou, onu da âlâ kullanamadılar maalesef!
Sahaya şöyle baktığımız vakit, uzunluk avantajı Beşiktaş’tan yanaydı… Hakikaten bu farkını birinci yarıda bir defa kullanabildi, Saiss’in indirdiği topu Cenk Tosun golle taçlandırdı. Icardi’nin bazukasından gelen golde ise yalnızca bir oyuncu değil, ailecek hatalıdıydılar.
Hakem Halil Umut Meler mi? Sarı kartlık konumlar var, nedense kullanma gereğini duymadı! Örneğin Barış ve Boey ile Weghorst’un sararmaları gerekirdi, yanılıyor muyum Meler!
Yahuu arkadaş, Aslan’ın gol yollarında en büyük silahı Icardi, o adamı boş bırakmaya gelir mi? Icardi yükseliyor, ne karışanı var, ne edeni. İkinci yarı çıkıyor, boş konumda golünü çakıyor! Stoperler ne iş yaparsınız? Ayıp, bu türlü bir gol yemek size yakışıyor mu?
Bu gol çabayı üst düzeye çıkarırken, Icardi ve Kerem’in iki şutunun da direkten döndüğünü anımsatalım. Şenol Güneş’in oyuncu atılımları Kartal’ı biraz ayağa kaldırırken, Muleka bir fırsatı değerlendiremedi. Evvel Cenk Tosun’un uzaktan orta şut karışımı vuruşu var ki, Muslera parmaklarıyla kornere tokatladı. Ya Weghorst, ayağına gelen fırsatı cömertçe harcarken, Mert’in Rashica’nın şutunda başarılı bir kurtarış yaptığını da ekleyelim.
İşin özeti, Galatasaray hak etti, tepeye tırmandı, Güneş’li Kartal ise birinci yarıdaki makûs oyunun bedelini ödedi. Ancak lig uzun bir maraton, bu köprünün altından daha çok sular akacak, karalar bağlamının manası yok!